Cumhur İttifakı eriyor mu?
TÜSES toplantısında Cumhur İttifakı’nı oluşturan partilerin oylarındaki düşüşün 2018’den bu yana istikrarlı şekilde sürdüğü ve merkez sağdaki seçmenin erimesinin önemli bir tehlike olduğu belirtildi.
Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES) 31 Mart seçimlerine ilişkin yaptığı değerlendirme toplantısının özetini yayınladı. 17 Nisan’da yapılan toplantıda Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’nun yaptığı sunumda “Cumhur İttifakı’nı oluşturan partilerin oylarındaki düşüş 2018 Genel Seçimleri’nden bu yana
istikrarlı şekilde sürmektedir. Özellikle İYİP’teki düşüş Parti’nin eriyerek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir” ifadeleri kullanıldı.
Kalaycıoğlu’nun sunumunun özeti şöyle:
Katılımdaki düşmenin bir anlamı var mı?
Türkiye seçimlere katılma oranı yüksek bir ülkedir. 2023 Genel Seçimleri’nde %88,92 olan katılım oranının 2024 Yerel Seçimleri’nde %78.11’e düşmüş olması, seçmendeki ‘’protesto eğilimi’’nin bir işaretidir.
Cumhur İttifakı eriyor mu?
Cumhur İttifakını oluşturan partilerin oylarındaki düşüş 2018 Genel Seçimleri’nden bu yana istikrarlı şekilde sürmektedir.
Toplam seçmen (oy kullanan yani seçime katılan seçmen değil, oy kullanma hakkı olan yani seçmen listesinde yer almış toplam seçmen) sayısı içinde AKP’nin oyları 2018’de %36.5, 2023’te %30.61 iken, 2024’te %26.59’a inmiştir. Yani AKP her seçimde 5-6 puan oy kaybetmektedir. Benzer bir düşüş MHP’de de vardır. MHP aynı dönemde %9.67’den %3.74’e gerilemiştir.
Aynı dönemde CHP oylarının oranı %19.68’den %28.31’e çıkmıştır. İYİP’te, HDP/YSP’de düşüş söz konusudur. Özellikle İYİP’teki düşüş Parti’nin eriyerek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. İYİP’in buradan çıkışı zor görünmektedir. (Tablo 1)
CHP merkeze doğru mu geliyor, merkezden kredi mi aldı?
Bu rakamlar CHP’nin ideolojik yelpazenin merkezindeki seçmenden de oy aldığını, Türkiye’nin merkez partisi olma potansiyelini taşıyan tek siyasi aktör olduğunu gözler önüne sermektedir. Ancak bu yükseliş trendiyle çelişen bir dinamik, seçmene partilerin yelpazedeki konumlarının sorulduğu araştırmada, “tüm seçmenler içinde” CHP’nin ideolojik konumuna dair olan algıdır.
2018-2023 dönemine ilişkin Türkiye Seçim Araştırması Saha Verileri’ne göre, 0-10 skalası içinde, 0 en sol 10 en sağ olarak belirlendiğinde 2018’de seçmen CHP’yi 2.6, HDP’yi 2.0 olarak aşırı solda görmektedir (Tablo-2).
Bu algı 2023’te daha da kesifleşmiştir. CHP ortalama olarak 1.7, HDP/YSP 1.6 puan almaktadır (Tablo- 3).
Bu oranlar CHP ve HDP’nin seçmenler nezdinde aşırı sol olarak tanımlandığını, CHP’nin sağa açılma veya merkeze gelme hedefinin seçmenler nezdinde en azından ideolojik algı açısından karşılığı olmadığını, CHP sağa kaydıysa bile bundan seçmenin haberi bulunmadığını işaret etmektedir. Bu bilgilerle merkezden ve merkez sağdan CHP’ye oy verenin adeta olmadığı anlaşıldığından, 2024 Yerel Seçimleri sonuçlarındaki çelişkili durum açıklanmaya muhtaçtır.
AKP ve MHP skalanın sağında en uçta
Benzer şekilde AKP ve MHP ittifakı da giderek aşırı sağa oturmakta, merkez sağdaki seçmen erimektedir. Demokrasimizin geleceği açısından en önemli tehlike budur. Aşırı sağın ve aşırı solun baskın olduğu bir siyasi ortamda demokrasi yaşamaz. Zaten Türkiye’nin otoriterleşmesindeki temel dinamik hükümet ortağı iki siyasi aktörün aşırı sağa oturmasıdır. AKP ve MHP, seçmen nezdinde endişe, korku ve öfkeyi kullanarak iktidarını sürdürmeyi hedeflemektedir.
2024 Yerel Seçim sonuçlarını yedi maddede toplulaştırmak mümkündür:
1. Seçime katılma oranında önemli bir düşme olmuştur.
Hangi seçmenin sandığa gitmediğini araştırmak önemli hale gelmiştir.
2. Cumhur İttifakı seçmeninin kulturkampf duyarlılığında bir delik oluşmuştur.
Seçimlerden CHP’nin birinci parti çıkması önemli bir eşiğin aşılması anlamına gelir. Bu tekrarlanabilir bir durumdur; CHP’nin yapması gereken bu eşik aşmayı kalıcı hale getirmektir. Kendisine hangi sebeple olursa olsun ödünç veya kredi şeklinde verilen oyları, liberal demokrasinin temel aktörü olmak imkanını yakalamak istiyorsa kendisinde tutabilmeli, bunların protesto oyu olarak bir defaya mahsus kalmasının önüne geçmelidir.
Bir kere oy veren seçmenden, bir daha oy almak çok daha kolay olacaktır. Rubicon geçilmiştir. Seçmenin bu tercihinde ekonomik sorunların etkili olduğu anlaşılmaktadır. Ucuz kredi vb olanakların bitmiş olması, emekliler gibi aslında CHP’ye çok da yakın olmayan bir seçmen kitlesinin CHP’yi desteklemesi de gösteriyor ki, iktidarın ‘’Avrupa’da raflar boş, biz ekonomik olarak tüm dünyaya kıyasla daha iyi durumdayız’’ propagandası bu seçimde işlememiştir.
3. İktidar toplum nezdinde güvenini kaybetti.
Muhalif olmayan yani iktidara güvenen seçmenler de dahil olmak üzere tüm seçmenler nezdinde, iktidarın kredibilitesi azalmakta, iktidara güven düşmektedir. Ekonomik sorunların çözümünde seçmenin güvenini sağlayamayan iktidar ne kadar doğru kararlar alırsa alsın başarılı olamaz. Dolayısıyla önümüzdeki 4 yılda iktidarın ekonomik sorunları çözmesi, güvensizlik nedeniyle zor gözükmektedir.
Bu krizden çıkış için düşük faizli ve yüksek miktarda kredi verecek IMF’ye gidilmemesi, yangın çıkan bir evde itfaiyeyi çağırmamaya benzer. Bunun yerine daha pahalı borçlanma tercih edilmektedir. Kuşkusuz iktidarın kendi çıkarları bu noktada ülkenin ve toplumun çıkarlarından önde durmaktadır. Başkanlık rejimi şeffaf olmamaya ve hesap vermemeye dayanmaktadır. Yürütme Cumhurbaşkanlığı nezdinde tek bir kişinin elindedir. Eğer IMF ile anlaşılırsa, IMF ekonomik kararlarda hesap verilmesini talep edecektir. Bu da bugün Türkiye’deki iktidarın
kabul edebileceği son taleptir. Bu bağlamıyla iktisadi açıdan önümüzdeki 4 yıl çöpe gitmeye adaydır. Hangi bakan değişirse değişsin, ne karar alınırsa alınsın sistem hesap vermemek ve şeffaf olmamak üzerine inşa edildiği için ekonomik sorunlardan çıkış çok zordur, belki de olanaksızdır.
4. Merkez sağ ve soldaki oylarda ciddi bir erime olmuştur.
5. Aşırı sağ, merkez ve aşırı sol’dan oluşan üç blok seçmeni arasında davranış özelliklerinde benzerlikler olsa da ortaklaşa kabul edilen hiçbir değer mevcut değildir.
6. İktidara güvensizlik ve Sultanizm ülke yönetimini giderek zorlaştırmıştır ve zorlaştırmaktadır.
Cumhurbaşkanı’nın haftada imzalaması gereken belge sayısının 3.600 olduğu söylenmektedir. Bu sayıda bir belgenin Cumhurbaşkanı tarafından okunması, incelenmesi imkansızdır. Bu durumda iş seçilmemiş, kim oldukları bilinmeyen kişilerin yönlendiriciliğine kalmaktadır. Bu sistemde hiçbir alanda kamu politikası oluşturulamaz, uygulanamaz.
7. Hukuk devleri kurallarıyla uyumlu işleyen yani liberal demokrasi için bir fırsat doğmuştur.
Demokrasi kendi kendine yetişmez, çalışır yaparsanız oluşur.